menu Menu
Söyleşi: Ceyda Ejder ile Almanya’da Müzik Üretmek
Tek Tabanca Müzisyen: Ceyda Ejder
Hıdır Murat Doğan Söyleşiler
Şifa Tanecikleri Önce Bavuldaki Hikâyeler Sonra

Ceyda Ejder, genç yaşına rağmen kendi şarkılarını yazan, prodüksiyon süreçlerinde aktif rol alan ve sesini farklı platformlarda duyurmaya başlayan bir sanatçı. Almanya’da yaşayan Ceyda hem köklerinden besleniyor hem de yaşadığı ülkenin kültürel atmosferiyle yeni bir dil kuruyor. Onunla hem üretim pratiğini hem de yurtdışında sanatçı olmanın inceliklerini konuştuk.

Ceyda, öncelikle seni tanımayanlar için kendinden bahseder misin? Müziğe nasıl başladın, şu anda neler yapıyorsun?

Ben Almanya’da doğup büyüdüm. 10 yaşında gitar çalmaya, 14 olunca şarkı sözleri yazmaya, 20’lerimde Cubase’le bestelerimi düzenlemeye başladım. Bugün sosyal medya danışmanlığı yapan bir sanatçıyım diyebilirim.

Şarkı yazarken önce söz mü geliyor, yoksa melodi mi? Prodüksiyon aşamasında seni en çok zorlayan şey nedir?

Sabit bir sıram yok, ilham nasıl gelirse 🙂 bazen beat veya melodiden başlarım, bazen bir cümle yolu açar. Aşk şarkılarında önce söz yazıp müziği duygusuna göre kurmayı seviyorum. En zor kısım? Bitirmek ve son noktayı koymak… Mix ve  mastering hâlâ üzerinde çalıştığım alan.

Çalışmalarında kendi köklerinden, Türkiye’den gelen tınıları kullanıyor musun, yoksa evrensel bir müzik dili kurmayı mı tercih ediyorsun?

İkisi de var diyebilirim. Türk müziğiyle büyüdüm, evde Sezen Aksu ve Barış Manço çalardı. Sonra okul zamanında Almanca ve yabancı müzik de girdi hayatıma. O yüzden bugünkü soundum kendi köklerimin ve evrensel dilin bir karışımı.

Yurt dışında sahne almak, konserlere çıkmak nasıl bir deneyim? Türkiye’deki sahne ortamıyla kıyasladığında ne gibi farklılıklar var?

Yurt dışında en zor kısım doğru kitleyi bulmak. Türkiye’de canlı müzik mekânları çok, Almanya’da ise benim tarzımda yani Türkçe pop için uygun sahne zor bulunuyor. Türkü barlar var ama onların kitlesi farklı. 

Almanya’daki dinleyiciyle Türkiye’deki dinleyicinin ilgisi arasında nasıl bir fark gözlemliyorsun?

Deneyimimde Almanya’da geri bildirim daha aktif. Mesela Instagram Reels yada YouTube’da yorum ve beğeniler çoğunlukla alman dinleyiciden geliyor. Türkiye’de ilgi var ama daha temkinli ve daha çok sessiz izlenme oluyor. İki kitle de kıymetli sadece ifade biçimi farklı 🙂

Dijital platformlarda görünürlük kazanmak genç müzisyenler için çok önemli. Sen Instagram, YouTube ve Spotify’ı nasıl kullanıyorsun?

Genç görünüyor olsam da yarış modunda değilim. Önceliğim artık görünürlük değil, üretim. Müziği takipçi için değil tutkuyla yapıyorum. YouTube’da hedefim haftada bir cover, Instagram’da reels, story ve biraz da özel hayat, Spotify’da ise yalnızca orijinal parçalarım. Müzik ana işim olmadığı için günlük ritmi hep tutturamıyorum ama istikrarı seviyorum: az ama öz.

Diasporada olmak, aidiyet duygunu nasıl etkiliyor? Bu his, şarkılarında ve sözlerinde kendini gösteriyor mu?

İki ülke arasında yaşamak katmanlı bir his bırakıyor ama bunu kısa cümlelere sığdırmak zor. Şarkılarımda şu an bunu doğrudan işlemiyorum. Şimdilik kalbim aşk şarkıları söylüyor, yine de taşıdığım o aradalık, sesimin rengine mutlaka yansıyordur.

Almanya’daki müzisyen topluluğuyla ilişkilerin nasıl? Yerel projelere katılıyor musun, ortak çalışmalar yapıyor musun?

Burada müzisyenler genelde birbirini tanıyor, internet sayesinde de kolay ulaşılıyor. Son olarak Söyle Almanya projesinde bir araya gelip Gurbet şarkısını yorumladık. Gerçekten çok güzel bir projeydi ve harika insanlarla tanıştım. Ama genelde yalnız çalışırım, tek tabanca mı derler? 🙂 Tabii ki uyan proje olursa kapım her zaman açık.


Yeni projelerinden bahseder misin? Yakında dinleyicilerinle buluşacak yeni bir şarkı veya video var mı?

Son aylarda kısa bir mola verdim ve şu an dönüş planımı yapıyorum. Bu yıl yetişir mi söz vermeyeyim ama yeni şarkılar sırada. Sessizliğin ardından geri dönüşüm: önce akustik performanslar, sonra kendi parçalarım.

Son olarak: Beş yıl içinde kendini nerede görüyorsun, müziğinde neler hayal ediyorsun?

Adres: deniz kenarı. Beş yıl sonra sıcak bir sahil kasabasında, deniz manzaralı ev, tabii ki stüdyom da içinde. Terasta kahve, gün batımı, içeride kayıt. Yanımda bir köpek, birkaç kedi ve milyonlara ulaşan şarkılar.


Önce Sonra

keyboard_arrow_up