kimden kaçarken sığınırım dağ eteklerine
düşümde kıvrılan acıyı koynundan kovarak
bıçağını boynuma yatıran hayat
içremden ne istemektedir?
bebekler memelerde unutur iştahını
sütün genzi dolaşan çığlığı tanır
bu yağmur başıma uymaz bilirim
bakışlar ancak baygın gözlerden utanır
benimse ellerim en çok azgın yılları özler
onlar korkunca annelerine sarılır
içleri bunu bilir, bunu sever
bende göğsüm etimi yırtarak dualara
törenlere kavuşur
-çünkü toprak öyle ıslak bir öpücük bırakır ki mezarlıklara-
o gün hayır diyemezsin
ağzına öğrettiğin öfke unutur kendini sokakta
biri seni severse heyecan basar karnını, bacakların guruldar
yeminin cebindedir, hemen sen de seversin
daha kaç kere yenilecek kalbin?
siz beni hep yengin gördünüz
bazen ben de bu gövdemi taşıdığı için üzgünüm ayaklarıma
bu kalbe sarılan göğsüme ben de çoğu zaman şaşkınım
bilseniz
öyle galip bakamazdınız
sevmenin yolları değişiyor
ayrılmanın yıkımları değişiyor
kiralanabilir evlere benziyor tenlerimiz
hasarlarımız…
depozitoyla geçmiyor
inkar etme, bu kaçıncı be kalbim?
kimi saçarken dağılırım sığınaklara
döşümü acıya tutan dövüşmelerden utanmam
saklamam yüzümü, gözlerim mordur
çürüme
kasıklarımı öperek buradayım der sevdalara
-çünkü insan öyle kuru bir gürültüdür ki mezarlıklarda-
o zaman hayret edemezsin.
alışırsın, sen de sevilirsin.