Yabancı olmaya dayandı bıçak
Bıçağın ucunda diğer bıçak uzakla biler birbirini
Örümcekle anlaşan kalbin üstü küçücük gül
Sokak isminde yazılı deftere dinen kucağımda yükümle indirdiği nefesi
Yıkanır dağlardan toplanan karla
Beni bir müddet burada bırak
İsmime parmak uçlarında yürü
Belki son kez yankılanacak yaslandığım uçurum
Parça parça düştüm döndüğüm yerde
Beni toplama! kıvam alıp unlama
Yine at yukardan aşağıya olmasın senden başka uzayıp kısalan
Iskaladığın zamanlar binse de büstüme
Kelime kelime
Kaybolurum!
Kovulsam susum işitir, soyunduğum gömleğin içindeki kokuyu kim döker ortalığa
Siyah bilmemekle tenimde ilerliyor, her yerde benle
Taşların bol yosunlu yönü ayazdan altın kokmaz orkide
Bahçeler korkuyorum kentlere kurarken çatısında bacalar saklanan
Baharı sarıyorum dumanına içimden öksüren çocukla ayakta ağlasam diye
Evler kendinden karanlığın irisinde kaynayan sara
Ezberden silinmiş renkleri ver!
Hisler iki metal arasında iletilmeyen amonyak samadhi eğriliği
Uyuduk mu yıllarca
Kurtların acıtmaz yalanı çiğ düşürür romantik yamanma
Deniz kızlarından aldık sardığın su altı kentlerini
Yaşasın fetih tamamlandı pul bul leş yetiştirir ülkelerin bayraklarında
Delik deşik ediyor dünyaya düşmeden parçalanan yıldızları
Kim?
Bulamadan ucuna milyon kez bağlanan pamuğun arasına okşanan saç koyup gömmek dudakla olmaz keresinde eksilen hislere katsayı kedinin omurgasını acıtan
Kan! hangi savaşa acıyla sıçramayan keşke
Karar alınmıştır sanığa son kez paslı selam trafiği
Herkes suçlu öder yalnız batmanın masumluğunu
Gökyüzünde bulundu aranan
Üşürken ter yüzüme tersimi çizer bulutların içinde albatroslar
Vurun ayazın el fenerine
gecenin pili bitmişe kayboluş!
Lütfen, bu sefer güzel ölelim!