bir ağacı ilk kez tanır gibi
bir suyu yudumlar gibi
geldim
bir rüyadan ilk kez uyanır gibi
baktım
çene çukuruna
köklensin diye aramızdaki o vaha
o gün ilk defa
dağın güneşi seyrettiğine şahit oldum
durdum
gözlerinde yavru bir tayı sevdim
nasılsa evi yok bazı gecelerin
diz çök savur kabuğunu
geçmiş ve geçmemişin adıyla oku
y a r a
nasılsa avunuruz bir kâğıdın eksilen parlaklığıyla
aldanmak ve inanmak iki büyülü çelişki
artık içilmiyor bazı şaraplar
yeniliyoruz bak yaşamak coşkumuza
avlular taşırdım sonra
bir gülü koklaya koklaya
-duymak için-
sesini yuva yaptığım her gece ve her sabah
aynı düşü uyudum
o y u l d u m
gülüp oynadığın zamanları getiremem belki
ama hatırla isterim
adınla başlayan ezanı
yürüdüğün o ilk sevinci sarıp sarmalamayı ne çok isterdim
i n a n
çözülmüyor bazı düğümler
nasılsa başlar biter kendi kendine o türkü
bir güle inanır bağban ben seni hatırlarım
çoşkulu bir kaçmak bu
aramızdaki
çukur
vaha
gül
suya i n a n d ı m
tayları uyandır durma
göğsümden dökülenleri topla
k a b u k kabuk
beni bu yangında bırak
y a n d ı m
dilimin ucuna gelen kül
üstüne sinmiş
aynı kesik his bildiğim
inandığım eşiklerde
güneşler biriktirdim
-gitmek için-
yüzlerine sordum insanların
bu köksüz vaha kimin?
içine sızan ışığı hatırla evini
e k s i l e e k s i l e
çünkü çarşılardan geçtim
-unutmak için-