Servis kalkmak üzereydi. İlknur elindeki sigaradan birkaç nefes üst üste çekerek yere attı ve ayağıyla çiğnerken bir gözü de kapıdaydı. Bugün de gelmemişti. Servise doğru ilerledi. Yol boyu uyudu. Servisten indikten sonra her gün muhakkak mahalledeki bakkala uğrar çekirdek alırdı. O gün direkt eve gitti.
Oda çok havasızdı camı açtı. Hava güzeldi ve yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Camın tam önünde duran sehpa salondaki takıma aitti. Üstünde duran makyaj malzemelerinin karmaşıklığına duvara dayanmış bir ayna eşlik ediyordu. İlknur öylece ayağını uzatmış duruyordu yatağında. Düşüncelerini annesinin seslenişi bozdu “İlknur Birgül geldi”
Odasından çıktı. Birgül gelmişti ve salondaydı. Gözüyle mutfağı işaret etti. Hemen kalktı Birgül. Melek “Hemen nereye? Biraz da şurada oturun. Ne var bu mutfakta?” “Geliriz Melek Teyze” dedikten sonra koridorda İlknur’un arkasından yürüyordu “Sigaran var mı Birgül? Almayı unuttum. Kafam hiç yerinde değil” Birgül eşofmanın cebini işaret ederek iki kez elini cebine doğru vurdu.
Birgül sandalyede bir dizini kırmış şekilde bir yandan da sigarasının külünü boşaltıyor, küllükte sigarayla oynuyordu.
“Bugün de gelmedi” dedi İlknur
O gece hava sanki diğer günlere göre daha soğuktu. Saat gece 3 olmuştu. Melek İlknur’un odasına gidip gitmeme konusunda kararsızdı. Bir türlü uyku tutmuyordu.
Yavaşça kapıyı açtı. İlknur uyuyordu. Odanın içine doğru yürümeye başladığı anda İlknur gözlerini açtı “Ne oluyor Anne” Melek yatağın ucuna doğru oturdu. Ellerini ovuşturarak “Suat abin bugün geleceğim dedi ama gelmedi. Tavukla pilav yaptım ama gelmedi. Bir şey oldu kesin, ulaşamadım da” İlknur annesinin bu endişeli haline hem kızıyor hem de içten içe ona üzülüyordu. Bekleyişin nasıl bir duygu olduğunu en iyi kendinden biliyordu. Yine de üzülüyordu içinin bir yerinde…
“Belli ki işi çıkmış”
Söylerken çok basit duran bu sözü ne çok duymuştu oysa. Suat annesinin demesiyle en yakını, en yakın arkadaşı, dostuydu. Başkalarına göre annesinin oynaşı, sevgilisiydi. Tanımların hiçbiri İlknur’u ilgilendirmiyordu. Onun yaptığı tek şey Suat’a saygı duymaktı.
Işığı açtı Melek “Hava çok soğuk ufoyu benim odama götürelim de birlikte orada uyuyalım hadi” dedi. Evin duvarlarından adeta soğuk hava yayılıyordu odaya. Annesinin sıcaklığı belki de iyi gelecekti. Kalktı ve annesiyle birlikte çıktılar odadan. Evdeki en büyük odaydı bu oda. Büyük bir kısmı boştu. Bir dolap ve çift kişilik bir yataktan ibaretti. Odanın girişine küçük bir yolluk serilmişti. Oldukça genişti ve ufak bir penceresi vardı. Yatak ise odanın tam ortasındaydı. Ufoyu yatağa doğru yanaştırıp uyumaya geçtiler. Melek’in yüzü İlknur’a dönük bir eli de omuzuna dokunuyordu “Yarın gelir belki ama gelirse onunla konuşacağım. Bak bu sefer gör söylediği hiçbir şeye kanmayacağım”
Gözlerini kapatırken birinin içinden babası, birinin içinden sevdalandığı geçti.
İlknur annesine evlatlık ediyordu ve belki de bazen annelik.