Siz Ey kötülüğü bekleyenler, gulyabaniler, sevilmemişler
bekleyin geri çağıracağız hayalet anılarınızı
bilge kadınların çığlıklarını geceye
yakıp yıktığınız,ırzına geçtiğiniz tüm soylardan ve kandan
gelmiş geçmiş kavimlerden ince kuğu boyunlarına
ilk düğümleri siz atmadınız mı
bildiğim tüm siyahlardan affımı diliyorum
çünkü gece döngüsüdür ışığın
çılgınca baş aşağı düşerken odessa’nın merdivenlerini hatırla
köpek yılı bir ömür denk düştü bize
hamlet gibi elimde tutuyorum kafataslarınızı
gökyüzüne bakıp mezar kazıcılarına hayretle
tarihe not düşülsün utançla, kanla
yıkım da bir görme biçimidir aslında
siz ey bekleyenler
karanlığın sofrasında yer ayırtan ruhlar
başlayacak bir gün cadıların merasimi
cennet ve cehennem yeryüzüne inecek
gövdem gamlı bir sintizayzır
şafak gülün tazeliğini titretecek
hüzünlü ama ileri bir sentezle
ben olacağım marşını ilk çalan
ölü kızkardeşlerimin
tohum bir geceye olgunlaşır
geçelim iç bükey tonozların sırrından
ve acılarımızı iç çekerek terk edelim
çünkü düşerken
her şey daha açık görünür
oraya indik
dilin bittiği gözün kara bağladığı yere
gökyüzü yere indiğinde gökyüzü olmaktan çıktı
bozulmuş aksak bir akordan okuyorduk
geçmişin seslerini, içimize inliyorduk
ışığın biçimini aradık mütemadiyen
çünkü ışık, yoklukla sınanır
ilk taşı siz attınız, ilk laneti siz ektiniz
ey siz, karanlığın mirasçıları, unutulmuş gölgeler
ölümsüz kadınların gözlerinden bakıyorum yüzünüze
yaban ördeklerini çağırıyorum sonsuzluğun göçüne
buzdan gölünüze siyah güllerinize
her kanat çırpışta
zamanın haritası yeniden çizilecek
sonsuzun hayali değil, şimdinin ateşi
yerimiz ne yeraltında ne gökte
bizim yerimiz burada
açın kanatlarınızı!