soysuz bi anı düşmesin yollardan
tarihi geçmiş fotoğrafların çizgisine
nasıl dayanır
ince belli bellek
daha da kırılmaya
bi tufan kopmalı
yalanı yalayan kapılarda
inerken
çıkarken merdivenleri
gölgesiz yollarda
izsiz kalsın adımlar
ayaklar takılmalı eşiklere
ve sonra
unutulan ölüm
aklanmalı
ayın çopur yüzünde
taş olmuş sözcükleri
bağlayıp parmaklara
yazılanları atmalı
resimden renkleri
bi yontudan düşmeli
kendinle
ve içinde
yılışık yüzleriyle tarihi kirleten
kim varsa
yarıklardan süzülen izlere gömmeli
kalmasın ölü yüzler gözde
çürüsün sineksiz
ve yersiz
ve yurtsuz
ve tohumu kısır
gömmeli suyun yanına
ve o gün
kopmalı bütün sarmaşıkların dalı
ve o gün
bi intihardan dönüyor olsun karıncalar
ve unutsunlar
taşıdıkları suyu
ve o gün
uzak göçlerden gelsin kırlangıçlar
kendilerine ağlasınlar
notu düşülsün ağıtların takvimlere
ve duymasınlar
kendi ağıtlarından başka ses
ve unuttuysa herkes
dudak kenarında
bi gülümsemenin hatırını
dil lal
göz kör olsun
ve
sönmesin kimsenin ateşi
osöz-eskibirşehir-güze değen günlerden