Sabretmeyi ne vakit öğrenecek
Ne zaman kanıksayacak beklemeyi
Annesini bekleyen bir ispinoz parmakların
Yaşamak istediğin bu değilse
Susmak ve dayatılmaktan geçiyorsa içindeki zehir
Gerçek ve rüyaların arasında büyütecek seni sanrı
Ve kalbine sapladığın bıçağı eritecek kadar büyük hezimetin
Kırmak istediğin düzene
Yeni bir zincir eklediyse korkuların
Kendi aklınla akılsız yaratacak kadar naçiz ruhundaki tanrı
Ağzını açan bıçağa biat etmekten geçer özgürlüğün yolu
Soğuk duvarlarına inat mahpushanelerin
Soğuk çay üstünde tüten mahkûmluğun kanına inat
Konuş
Çünkü susmaktan doğar en büyük acılar
En nihayetinde eğdiğin boynunla öpüşür celladın atribüsü
Ellerine
Ayaklarına
Diline
Ve gözlerindeki irise değecek kelepçelerin ağırlığı
Susmak en büyük hamallıktır
Ki hamal taşıdığı yüklerin emekçisi
Ait olduğu bir yer varsa şayet
Kafasını sokacak bir delik bulabildiyse
İşte o hamal o deliğe girdiği her gece
Omuzlarında hissetmektedir
Karşılıksız emeğin ağırlığını
Susmak emek hırsızlarına hediyedir
Susmak emek hırsızlığı
Damarlarından akan kan
Dilinin ucunda salınan globusa bulaştıkça
Yağmur olacak
Bulutların ardından doğacak yeryüzüne
Kanının sıcak tadına vardıkça dünya
Öldüğünü ezberletecek toprağa
Bundandır dillerin azameti
Etrafında uçuşan sinekler
Ve koca bir bataklık içinde
Devleşiyor uzun adam
Kanla beslenen müritlerin işidir
Yemek ve yedirmek
İçmek ve içirmek
Konuşmak ve susturmak sabır taşını
Konuşmak ve çatlatmak orta yerinden
Ait olduğu bir yer varsa şayet
Oturabilecek bir gedik bulabildiyse
İşte o taş o gediğe oturduğu her gece
Çatladığı yerlerini dikmektedir
Kırılan iğnelerin hesabını tutmadan
Henüz gençken ve düşünürken
Henüz öldüğünü ezberlemeden toprak
Konuş
Susmak ölmekten gelir
Bundandır dillerin azameti.