menu Menu
Hiçlik: Bir Varoluş Labirenti
Yankılanan tek şey: Hiçliğin senfonisi
Erkan Kenan Durmaz N°1 / Güz, Şiir
Buruk Yaz Önce Boş Rahim Sonra

Aynadaki yansımam, ölümün provasını yapan bir aktör
Makyajı dökülmüş, repliği unutulmuş.
O bensem, ben hangi perdenin figüranıyım?
Tozlu rüyanın bu kırık dökük sahnesinde.

Varoluşum, bir freskin solgun yüzü;
Ellerimde boya değil, kül tutuyorum.
Ruhum, tuzla yazılmış şiir denizinin kıyısında
Dalgalar geldikçe silinen izlerden ibaret

Kalemimden dökülen kelimeler,
gökyüzüne savrulmuş yıldız tozlarıydı.
Şimdiyse kömür karası boşlukta 
Sessizliğe gömülen fısıltılar.

Vaktiyle coşkun akan nehir,
Artık kendi kabuğuna çekilmiş bir yılan
Zehrini kendine akıtan…

Kapanıp küllerin inzivasına
Saklıyorum cümlelerimi 
Gri bulutların arasına

Göğe sorular soran rüzgâr 
Bilsin nereye gittiğimi
Yıldızlar saklasın sırlarımı.

Kapanan gözlerimin ardında
Yankılanan tek şey: Hiçliğin senfonisi

Artık düşmüyorum bile,
Kendimi karanlığın dişlerine bırakıyorum
Çiğneniyorum, tükürülüyorum,
Evrenin sisteminde bir hiç olarak.

Ve bir cümle çıkarıyorum derinden,
Çökmüş yıldızın kalbine kazınmış:
‘Yakışıklı şairler erken ölür,
Tıpkı babam gibi.’


Önce Sonra

keyboard_arrow_up