Ben nereden bileyim abla? Bi tuhafiyeye kadar gidiyorum arada, bi de işte seninle oturuyoruz kapı önünde. Ben kendimi beğenmezken, o nereden görmüş de beğenmiş, bilmem. Her malın alıcısı vardır misali de olabilir. Öyle öyle abla. Hiç boşuna gönlümü hoş etmeye kalkışma. Gencecik kız değilim artık. Gözlerimi oyaya, belimi ev işlerine, kaderimi bizimkilere kurban ettim. “Hele bi ablalarına kısmet çıksın” diye beklettiler beni. Beni bekleyenlerin sabrı, bekletenlerin sabrına yenik düştü. Ablalarım gidince bu sefer de anne babama kim bakacak derdine düştüm. Gelen son bir iki görücüyü de bu sebeple ben geri gönderdim. Ne genci abla! Yolu yarıladık. Benden geçti artık. Tabii yine de insanın içi bir hoş olmuyor değil. İltifat almak ne acayip şeymiş öyle. Kim olduğunu merak etmiyorum desem yalan olur. Ya sen kalk, kara kaşıma, ela gözüme, sol yanağımdaki bene kadar dikkat et. Pes vallahi! Düşünüyorum düşünüyorum, bir türlü bulamıyorum. Mektubu mu? Bakkalın çırağı çocuk getirdi. Sokağın köşesinde adamın biri tutuşturmuş eline. “Otuz beş numaradaki kıza ver,” demiş. Sıkıştırdım çocuğu. Yok kız öyle değil. Kimdir, necidir, mahalleden mi diye sorguya çektim. Çocuk kızardı, bozardı. Yeni taşınmışlar mahalleye. Kimseyi tanımıyormuş fazla. Şşşt! Ne yapıyorsun abla ya! Annem duyacak. Yaklaş. Şey diyor. İlk görüşte âşık olduğunu söylüyor mektupta. Beni bekle diyor bir de. En iyi yaptığım şey o zaten. “Ablalarımı bekledim, anne babamı bekledim, seni de beklerim” diyeceğim, bulursam onu. Lafı mı olur! Yok abla, takip eden yok da şimdi aklıma geldi. Bu tuhafiyeci Nermin ablanın komşusu olan emlakçı var. Ben yaşlarında. Ne zaman gitsem sandalyesini dükkânın önüne çekmiş, oturuyor. Tuhafiyeye girene kadar gözünü ayırmıyor benden. Ciddi mi diyorsun? Vay namussuz! Bilmiyordum. Bize de sapığı denk gelir anca bu yaştan sonra. Başka da kimse gelmiyor aklıma. Sahi abla, sen kocana kaçmıştın, değil mi? Anlatsana, aşk nasıl bir şey? Tabii, güzeldir mutlaka. Bitiyor mu? Bitsin be abla. Yaşansın da sonra bitsin. Gözlerinin içine baksın, seni sevdiğini söylesin, senin için dünyayı yakabileceğini gözlerinde gör bir defa, sonra da ne oluyorsa olsun. Aşkı ha bir an yaşamışsın ha yüzyıl, bence aynı abla. Benim görücüler mi? Tekstilde çalışırken kaçamak bakıştığımız birileri vardı. Fena birilerine benzemiyorlardı ama abim de aynı yerde çalıştığı için yakınlaşamadık. Tohumunu attık aşkın ama sulayamadık anlayacağın. Tohumu hoşlanmak, bakışmaksa suyu da muhabbettir aşkın. Bol bol sulamak gerekir. Toprağında yabani otlar olmayacak. Mesela abim gibi devedikenleri izin vermez aşkların yeşermesine.
Kim abla, şu mu? Bakkalın çırağı bu. Mektubu getiren. Yok be, ne uzun bakması. Zorladım ya onu biraz, hala onun etkisindedir. Ne delikanlısı be abla! Bıyık dediğin de tüy tüy. Dünkü çocuk işte. Aaa, ayıp kız abla, o nasıl söz! …… Çok mu uzun baktı? Ben hiç dikkat etmedim. Şşşt, annem çağırıyor, dur!” Tamam anne, geliyorum.” Abla, babamın ilaç saati gelmiş. Sen otur, ben hemen geliyorum. Geçerse geçsin abla, sen de ya!