menu Menu
Taşlar Soğuk Bir Nefes Gibi Yükseldi Bileklerime
Gizler içinde ya da hazineler içinde nefes almak sana senden parçalar sunmaz. Tanrı'yı doğurmadıktan sonra her şey ve hiçbir şey  bir -mış gibiden öteye geçemez. Yatağının  başında bekleyen onlarca havari varken kulak arkası edemezsin saçlarını. Eğer ediyorsan o kulak içeride olanı duymalı .
Neşe Sâye N°2 / Ömür, Öykü
Rüzgâr Alıp Bizi Götürse Önce Asgari Umut Sonra

Duymayı seçtiğin çağrıların yankıları dağlar boyunca uzanıyorken, etraflıca seyre daldım sis bulutlarını. Bir inancın hüzmesi düştü gözlerimin perdesine. Araladım, Aralandım. 

Önce incecik bir sızı dolaştı nefeslerimin arasında tıpkı sazlıkların rüzgârla seviştiği kıyılar boyu yürür gibi.
Kim bilebilirdi ki daha derinlerde bir derinlik olduğunu? Mağarasız kaldığımız bu dünya, hepimize yeter miydi gerçekten? Dinlediğimiz, okuduğumuz, düşlediğimiz tüm masalların yeri gerçek miydi yoksa gerçek bir düşüş müydü?

İçten dışa, dıştan içe yolculuklar boyu yaşadığımız hayat engebesinde Tanrı’ya gebe kaldık. Tek bir eksik vardı: “Doğurmadık.” Bedenimizde çatlaklar oluştu, gözlerimiz yaşlarca kanadı, kalplerimiz darbeler boyu dağlandı, ruhumuz ise en bilge olandı ve hep arayandı. Tek arayandı. Yekten ve hiçten var edendi.

Sahi, gerçekten duyduk mu onu?

Vücudumuzdaki çatlaklardan süzülen suyu takip ederek yola yolculuk katabildik mi? Cevapların içerisindeki sorulara, soruların içerisindeki cevaplara doğru veyahut aksi, yolculuklar boyu yaşadığımız ruh engebesinde, Tanrı’ya gebe kaldık.

Doğurmadık, sancılarla parçalandık, yine de doğurmadık. Bir avazda kesilen göbek bağı kadar Tanrı’yı gözlere hizalamak…

Bir sessiz çığlık perdesi…

Yutak borusunu üflemenin vakti gelmedi mi çoktan?

Gizler içinde ya da hazineler içinde nefes almak sana senden parçalar sunmaz. Tanrı’yı doğurmadıktan sonra her şey ve hiçbir şey bir -mış gibiden öteye geçemez. Yatağının  başında bekleyen onlarca havari varken kulak arkası edemezsin saçlarını. Eğer ediyorsan o kulak içeride olanı duymalı.

Bir avazın cesaret ışığını yak ruh mağaralarında bilge bir inançla perdeyi arala!

Vazgeçtiğin ne varsa vazgeçtin, olmasını istediğin ne varsa ya bir kısmını yoluna aldın ya da arzulamaya devam ettin. Fakat hep istedin, istedin, daha fazla istedin. Her neye inanıyorsan bir Tanrı’ya, bir nesneye bir boşluğa ya da bir hiçliğe her ne ise inandığın  ondan istedin. Oysa her şeyi sırf arzuları akışıyla yapan sensin. Ta kendin!

Ve şimdi şu an, yeniden, tekrar edelim. 

Cevapların içerisindeki sorulara, soruların içerisindeki cevaplara doğru veyahut aksi, yolculuklar boyu yaşadığımız ruh engebesinde, Tanrı’ya gebe kaldık, Tanrı biziz, doğurmadık.

Çatlaklardan süzülen suyu ve kanı takip et. Dolunaysız geçen hiçbir gece olmadığı gibi, Tanrısız hiçbir insan, hiçbir can olamaz; Tanrı sensin,Tanrı benim, Tanrı oradaki, buradaki ve en yakındaki ve en uzaktaki tüm o tanıdık yabancı yüzler…

Ve bir sessiz çığlık perdesi: “Bir avazda!”


Önce Sonra

keyboard_arrow_up